İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BÜTÜN ÇALIŞANLAR, EMEKLİLER,

EMEKLİ DUL VE YETİMLERİ

Çağrımız Sizedir!

Devlet’e ve SGK’ya Soruyoruz:

E M A N E T İ M İ Z   N E R E D E ?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çalı Dibi Taşlıyor!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın “Emeklilerimize aylıkları düzenli nasıl ödeyebiliriz, sağlık hizmetlerini sürdürülebilir hale nasıl getirebiliriz, bunun telaşı ve çalışması içerisindeyiz” diyerek biz çalışanları ve emeklileri “Emekli Maaşları ve Asgari Ücretteki Artışları!” bir yandan ölümü gösterip bir yandan da sıtmayı kabul etmemizi hedefliyor.  Durum sermayeye peşkeş çekilen; çalışırken üretip-biriktirdiğimiz fonların üzerine yatmaya kılıf arama çabasıdır. Çünkü:

 Bu gün niteliği ve niceliği ne olursa olsun –az olsun, çok olsun, açlık sınırının altında olsun- istisnasız sigortalı bir işçinin maaşından yapılan kesintiler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:

Asgari Ücret 2025 Brüt Ücret (Aylık)30.621,48 TL
Sigorta Primi % 14 İşçi Payı  ( %5 Sağlık Primi)3.640,77 TL
SGK Primi % 15,75 (İşveren Payı)   (%7,5 Sağlık Primi)4.095,87 TL
İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı260,06 TL
İşveren İşsizlik Sigorta Fonu520,11 TL
Asgari Ücret 2025 Net Ücret (Aylık)22.104,67 TL
İşçi Adına Yatırılan Toplam SGK Primi7.736,64 TL
İşçi Adına Yatırılan Toplam İşsizlik Sigorta Fonu787,17

Bu günkü emeklilik koşullarıyla, bir fikir vermek açısından şu örnek hesaba bakabiliriz: bir sigortalı 9000 gün (300 ay) sigorta primi ödeme ve 25 yıl sistemde kalma koşuluyla 2050 yılında emekliliğini kazanacaktır. Bu zaman zarfında hesabında 2.320.992,00 TL birikmiş olacaktır. Bu primlerin bir kısmı (%12,5) Sağlık Primi olduğunu düşünürsek: 2.030.860 TL Emekli–Yaşlılık Aylığı için yatırılmış primler toplamıdır. Bu gün hangi bankaya götürürseniz götürün bu paraya aylık ödeyeceği faiz: %4’den aşağı olmayıp 81.234,72 TL aylık getirisi olacaktır. Emeklilik primlerinin (9000 gün, 25 yıl) fonda kaldıktan sonra emeklinin en temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir rakama tekabül etmiyorsa o zaman aktüaryal değerlemelerde hatalar var demektir. Bu durumda, kurumun Aktüarya Uzmanlarının ne işle iştigal ettikleri ayrıca sorulabilir. Elbette emekli maaşlarının hesabında bu yöntem doğru bir yöntem değildir. Bu hesabın sermayenin diğer “gelirlerine” (Altına Endeksleme, Döviz Kuru, Altın, Kar oranlarına, Borsa Tahvili ve Senetlerine, Devlet İç Borçlanmasına vb.)  göre yapılması da doğru değildir. Bu konuyu başka bir yazımızda ele almıştık. (Emeklilerin, Çalışma Döneminde Biriktirilen Sigorta Primleri,  Kapitalistlerin Finans Sermayesinin Konusu Mudur?) Biz yazımıza devam edelim.

Emekli-Yaşlılık Fonlarının SGK tarafından nasıl değerlendirildiği konusunda birkaç değerlendirme: Bu konuda ağırlıklı olarak Sosyal Sigortalar Kurumu Tarihi 1946-1996 Kitabı’n[1] da neler var bakalım. Ama daha önce SGK web sitesindeki[2] bir yanlışı da göstermeden olmaz: “Sigorta sistemimizin finansmanı alınan primler vasıtasıyla sağlanmakta olup, aktif sigortalılardan alınan primler, tüm sigortalıların ödemelerini karşılamak üzere kullanılmaktadır. Bu tür finansman, dağıtım yöntemi olarak adlandırılmakta ve nesiller arası paylaşım esasına dayanmaktadır.” (abç)

 1960 Öncesi Kurulan İSK Hastaneleri[3],

İzmit Hastanesi1951
Süreyyapaşa Sanatoryumu1951
Sultan Ahmet Hastanesi (Bu gün Bakırköy Doğumevi)1952
Eyüp Hastanesi1952
Samsun Hastanesi1953
Adana Hastanesi1953
Ankara Hastanesi1953
Malatya Hastanesi1954
Mersin Hastanesi1955
Gaziantep Hastanesi1956
Elazığ Hastanesi1956
Aydın Hastanesi1957
İstanbul Hastanesi1958
İzmir Hastanesi1958
Trabzon Hastanesi1958
Erzurum Hastanesi1959

1960’dan sonra Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ile İSK tarafından verilen sağlık hizmetleri birbirinden iyice uzaklaşmış ve ikili yapı derinleşmiştir.

Önce İşçi Sigortaları Kurumu, sonra Sosyal Sigortalar Kurumu, büyük bir hızla hastane sayısını arttırma ve hizmeti sigortalılar için daha ulaşılabilir kılma çabalarını sürdürdü. Bu konuda verilen insanüstü çaba ve “mülkü olan hastaneler’ ve “hastane işletmeciliği’, kurumun en önemli birikimlerinden birini oluşturmuştur, (bakınız ek 4.1)

1şçi Sigortaları Kurumu Ve Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin kuruluş yıllarına göre kümelenmesi ve bu tarihlerdeki yatak sayıları toplamı ve ortalama yatak sayılarını yıl kümelerine göre dağılımı.  TABL0 4.l

Yıl KümeleriHastane SayısıK.Yatak SayısıOrtalama Yatak S.
1950-54941652
1955-593465155
1960-64122153180
1965-69222519115
1970-74153219215
1975-79979989
1980-84101068107
1985-891083183
1990-95222455112
1995-963915305

1996 yılı sonuna kadar hasta kabulüne başlayan SSK hastanelerinin sayısı 115’tir. 1950 öncesi 1 hastaneye (Nişantaşı-İstanbul) ek olarak 1954 yılına kadar 8 hastane açılmıştır. Hastanelerinin kuruluş yıllarındaki ortalama yatak sayılarına bakıldığında bunların göreceli olarak küçük hastaneler (yatak sayısı az) olduğu görülmektedir. En yoğun hastane yatırımı 1965-75 yılları arasında yapılmış; sayıca bugün eldeki SSK hastanelerinin sayıca %37’si ve kuruluş Yıllarındaki yatak sayıları göz önünde tutulursa,% 42’si bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Dikkat edilirse, dönem SSK’nın henüz yoğun yaşlılık sigortası ödemelerine geçmediği bir dönemdir ve elinde henüz fon birikimi söz konusudur. (abç)

         SSK’nın özel dal hastanelerinin 8’i “Doğum ve/veya Çocuk”, 5’i “Göğüs ve/veya Meslek’ hastalıkları(abç) hastaneleri olup; geri kalan 3 tanesi “Geriatri”, “Hidroterapi ve Fizik Tedavi”, ihtisas hastaneleridir. “Göğüs ve/veya Meslek Hastalıkları” hastaneleri gibi meslekle doğrudan bağ kurabilecek hastalıklarla uğraşan özel dal hastanelerinin açılış tarihlerinin 1983 ve öncesinde toplandığı görülmekte; 1983’ten sonra ise var olan, bu nitelikteki özel dal hastanelerinin, güç yitirdikleri ve Yatak sayılarının azaldığı görülmektedir. 1985 sonrasında ise, daha çok “eş, çocuklarla”(abç) ilgili hastalıklarla uğraşan özel dal hastaneleri ve “bakmakla Yükümlü oldukları ile ‘emekliler’in(abç) hastalıkları uğraşan özel dal hastaneleri ağırlık kazanmaktadır.[4]

SSK Kurum Gelirleri ve Plasmanı:

         Kurum gelirleri Sigorta primleri, kurum para cezaları, gecikme faizleri, gayrimenkul kira vb. gelirleri vb. oluşur. Ayrıca Uzun Vadeli Sigorta Primlerinin plasmanından elde edilen gelirlerden oluşmaktadır.

“PLASMAN GELİRLERİ

1945 Yılında kabul edilen 4792 sayılı İşçi Sigortaları Kuruluş Kanunun 20.maddesi, Kurumun her sigorta kolu için ayıracağı yedek akçelerin işletilme biçimini hükme bağlamıştır, Bu maddeye göre akçeler,

         a. Milli bankalara

         b. Devletin kefil olduğu tahvillere yatırılabiliyordu,

         c. Gayrimenkullere de yatırılabilmesi sağlanmıştır.

         ç. Sigortalılara mesken yapımı için ve bu meskenlerin birinci derecede ipoteği karşılığında, Gayrimenkul değerinin yüzde 90’ı ölçümünde en çok 20 Yıl ikrazda bulunmak,

         d. sanayi sektörünede işletme kredisi olarak kullanılmak üzere birinci dereceden gayrimenkul ipoteği karşılığında ve gayrimenkul değerinin en çok yüzde 35’ine kadar, en çok 5 Yıl vade ile ikrazda bulunmak suretiyle işletilir.

         d. (değişiklikle-VG)Sigortalılar ile Kurumdan malullük ve yaşlılık aylığı veya sürekli tam işgöremezlik geliri almakta olanlara konut yapımı için ve bu konutların birinci derecede ipoteği karşılığında, gayrimenkul değerinin yüzde 90’ı miktarında, ilgili yönetmeliğinde belirtilecek esaslar dahilinde en çok 20 yıl vadeli ikrazda bulunmak,

         e. 1. Kuruluşları, çalışma koşulları, organları, görev ve Yetkileri ile denetim usülleri Yönetmeliklerinde belirtilecek, kendisine bağlı tüzel kişiliğe haiz müesseseler kurmak,

         2.Devlet Yatırım Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatınca güvenilir ve karlı olacağı belirtilen, öncelikle ara ve yatırım malları üretimine yönelik, sermayesinin yarısından fazlası kamu kesimine ait olacak şekilde kuruluşlara katılmak suretiyle işletilir.” (age s.160-162)

Yıllara sari olarak bu plasman biçimleri yasalarla değiştirilmiş, primlere ayrılan yedek akçeler Milli Bankalarda faizsiz veya en düşük faizlerde tutulmuş, yada yasal yaptırımların arkasından dolanılarak Devlet İç Borçlanma konu olmuştur.  “ Kurumun 1994 Yılı sonu itibariyle 77 idare binası, 113 hastanesi, 66 dispanseri, 6 sağlık istasyonu, 1 huzurevi, 2 sağlık meslek lisesi, 5 sosyal tesisi, 31 İşhanı, 6 deposu, 3 kreşi, 53 lojman binası ve 8.194.076 metrekare arsası bulunmaktadır, 1994 yılında… Kurumun 2 adet fabrika binası, 9 adet İşhanı binası, 2 adet hal binası (80 dükkan), 6 adet çarşı binası (88 dükkan), 11 adet bağımsız dükkan, 3 adet hizmet binası, 2 adet Otogar, 1.058.652 metrekare boş arsa, 159.913 metrekare binalı arsası Emlak Bankasına 5 trilyon TL’ye satılmıştır.” (age s.162)

         “Tahvil ve bono gelirleri toplam plasman gelirleri içinde en büyük payı almış, 1948’de Yüzde 58.32 olan payı 1952’de yüzde 16.73’e kadar gerilemiş, anılan dönemden itibaren artma eğilimine girilmiştir.” (age s.162)

         “Kira gelirlerinin toplam plasman gelirleri içindeki payı Türkiye’de enflasyonun hızlanmaya başladığı 1970’lerin ikinci yarısına kadar yüzde 10’nun üzerinde seyretmiştir. 1976 yılından itibaren düşmeye başlayan kira gelirlerini payı 1989 yılında yüzde l.86’ya kadar gerilemiştir… 1992 de de yüzde 38.82’ye yükselmiştir.

         “KURUMUN GİDERLERİ

         Kurumun giderleri yerine getirmekle yükümlü olduğu görevlerinden doğan yaşlılık, malullük, ölüm aylığı, analık, iş kazası, meslek hastalığı ve sağlık yardımı, işgöremezlik ödeneği, toptan ödeme gibi sigorta giderleri ile yönetim giderlerinden kaynaklanmaktadır. Kurun 4837 sayılı İş ve İşçi Bulma Kurumu Kanununun 13/E maddesi gereğince bir Yıllık gelirinin yüzde yarımını İş ve İşçi Bulma Kurumuna tahsis etmekle yükümlü tutulmuştur. Kurumun prim gelirlerinin kullanılma alanları emredici kurallarla düzenlenmiştir. Kurum, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu Madde 137’e göre … karşılık ayırmakla yükümlü tutulmuştur… Bu karşılıkların· yatırılacakları yerler daha öncede ifade edildiği gibi belirlenmiş, karşılıkların en çok yüzde 40’ı devlet tahvillerine, yüzde 25’i 20.madde (e)  fıkrasında tanımlanan kuruluş ve iştiraklere yatırılabilmiştir. Kurumun her sigorta kolu için ayıracağı yedek akçelerin milli bankalara, Devletin çıkardığı ya da kefil olduğu tahvillere ve gayrimenkullere yatırılarak işletileceği; sigortalılar ile Kurumdan malullük ve yaşlılık aylığı ve sürekli işgöremezlik geliri almakta olanlara konut yapımı için kredi olarak verileceği: Kurumun kendine bağlı tüzel kişiliği olan müesseseler ve şirketler kurma veya kurulmuş şirketlere ortak olmak için kullanabileceği; ayrıca Devlet yatırımlarına katılabileceği hükmolunmuştur.” (age s.165-170)

Sosyal Sigorta Kurumlarını Bir Çatı Altında Toplama: SGK

         SSK’nın geçirdiği süreçleri daha da detaylandırmak elbette mümkün biz konumuzu dağıtmadan özelleştirme yani resmi adıyla “Sağlık Reformu” süreci ile devam edelim. Özelleştirmenin ana felsefesi, devletin, asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması yolundaki harcamalar ile özel sektör  tarafından yüklenilemeyecek altyapı yatırımlarına yönelmesi, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesidir.” “Özelleştirme ile devletin ekonomideki sınai ve ticari aktivitesinin en aza indirilmesi hedeflenirken, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılması, bu yolla elde edilecek kaynakların altyapı yatırımlarına kanalize edilebilmesi mümkün olacaktır.”[5] Özelleştirme, Devletin asli görevlerinin, “özel sermayeye”, “pazar alanına” bırakılması, rekabete dayalı piyasanın serbest işleyişi içinde bu görevler için sermayenin önünün açılması sürecidir.

1980 yılı hem Türkiye hem de dünya kapitalist-emperyalist sistemin yeniden yapılandırma sürecinin başladığı dönemdir: Ülkenin tüm değerlerinin yavaş yavaş uluslararası sermaye hareketlerine dahil olması önündeki bütün engeller kaldırılmıştır. Anayasa Mahkemesi, Parlamento, Siyasi Partiler bu dönüşümün memuru kılınmıştır. Uygulanması, hayata geçirilmesi aylara yıllara sair olan kararları, sonuçları ne olursa olsun hemen hayata geçirmek için, karar mercilerini tek elde toplamak (Başkanlık Sistemi), gerekirse kurumları devre dışı bırakıp Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarmak, Olağanüstü Hal Yasaları hazırlamak gibi tüm yöntemler seferber edilmiştir. Bu hızlandırılmış süreç, 23 yıldır (2002-2025) Yasama ve Yürütmenin birleştirilmiş yapısıyla sürdürülmektedir. Sürece yetişemeyen hukuk bile, arkadan gelmektedir. Süreç sermayenin istekleri doğrultusunda sürdürülmektedir. Yasallık, denetim, adalet mekanizmaları elde tutulan politik güç doğrultusunda zorlanarak aşılmaktadır. Burjuva diktatörlüğü, sistem içi muhaliflerini bile gözünü kırpmadan politik süreçten dışarı atmaktadır. Bu şartlar altında bile belirli kurumların yaptığı araştırmalar sonucunda kaçınılmaz olarak saptanan yolsuzluklar, usulsüzlükler, yasaya aykırı işlemler görmemezlikten gelinip, jet hızıyla süreç devam ettirilmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın da bu süreçte başka türlü davranması, ifadede bulunması elbette beklenemez. Ama biz yine de birkaç tespiti burada okuyucuya ulaştıralım:

Sayıştay 2023 Raporu’ndan.

“BULGU LİSTESİ

A. Denetim Görüşünün Dayanağı Bulgular

1. Hazineden Tahsil Edilen Alacakların Muhasebe Kayıtlarında Hatalı Yer Alması

2. Kurum Alacaklarının Takibinin Yapıldığı Yazılımlarda Entegrasyonun Sağlanmamış Olması

3. Tecil ve Taksitlendirmelere İlişkin Mali İşlemlerin Muhasebe Kayıtlarına Tam ve Doğru

Şekilde Yansıtılmaması ve Tecil İşlemleri İçin Alınan Teminatların Eksik Muhasebeleştirilmesi

4. Faaliyet ve Alacak Hesaplarına Ait Tahsilatların Emanet Hesaplarında İzlenmesi

5. Taksitli Satışı Gerçekleştirilen Kamu Konutlarının Muhasebe Kayıtlarında Hatalı Takip

Edilmesi

6. Muhasebe Kayıtlarında Görünen Kuruma Ait Tapuya Kayıtlı Taşınmazların Değer

Tespitlerinin Yapılmaması

7. Tesis Niteliğindeki Dayanıklı Taşınırların İlgili Duran Varlık Hesaplarında İzlenmemesi

B. Diğer Bulgular

1. İhale Edilen Yapım İşleri İçin Yaptırılan Bütün Riskler (All Risk) Sigortasında Risk

Kalemlerinin Muafiyet Oranlarının Yüksek Belirlenmesi

2. Taşınmaz Kiralamalarında Sözleşme Hükümlerine Uyulup Uyulmadığının Kontrolünün

Yapılmaması

3. Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yaptırılmasına İlişkin Protokol Kapsamında Yürütülen

Faaliyetlerde Eksikliklerin Bulunması

4. Prim Borcuna Karşılık Satış Amacıyla Alınan Taşınmazların Nakde Dönüştürülememesi

5. Kira Sözleşmeleri Uzun Süre Devam Ettirilen Taşınmazlara İlişkin Kira Bedelleri

Güncellenirken Rayiç Değerlerin Dikkate Alınmaması ve Kira Bedellerinin Artmasına Rağmen

Teminat Tutarlarının Güncellenmemesi

6. Prim Alacaklarının Belediye ve Belediye Şirketlerinden Tahsil Edilmesinde Sorunlar

Yaşanması

7. İcra ve Haciz Süreçlerinin Sağlıklı İşlememesi

8. İadeli Tıbbi Cihaz Takibinin Sağlıklı Bir Şekilde Yapılmaması”[6]

Sayıştay Raporu 2020:

“Grafik 1: 2009-2020 Yılları Arası Belediyelerden Olan Prim ve Prime Bağlı Alacaklara İlişkin Tahsilat/Tahakkuk Oranları (%) Yukarıda yer alan grafiğe bakıldığında tahsilat oranlarının düşme eğiliminde olduğu dikkat çekmekle birlikte 2009 yılında %85 olarak gerçekleşen tahsilat / tahakkuk oranının 2020 yılına gelindiğinde %48’e kadar gerilediği görülmektedir.”[7]

Tablo 4: Sosyal Güvenlik Kurumu Sosyal Tesisleri. (2023 yılı Sayıştay Belgesi-VG)

MERKEZ TEŞKİLATINA BAĞLI TESİSLERTAŞRA TEŞKİLATINA BAĞLI TESİSLER
Kavaklıdere Eğitim Merkezi ve Misafirhanesi (Ankara)Üsküdar Eğitim ve Dinlenme Tesisi (İstanbul)
Balgat Eğitim Merkezi ve Misafirhanesi (Ankara)İzmir Eğitim ve Dinlenme Tesisi
Fevzi Çakmak Eğitim Merkezi ve Misafirhanesi (Ankara)Şanlıurfa Misafirhanesi
Terzi ve Kuru Temizleme-Berber Salonu İşletmesi (Ankara)Bursa Misafirhanesi
Spor Salonu ve Halı Saha İşletmesi (Ankara)Artvin Misafirhanesi
Kuşadası Eğitim Merkezi ve Dinlenme Kampı (Aydın)Topkapı Misafirhanesi (İstanbul)
Balgat Kreş ve Gündüz Bakımevi (Ankara)Beşiktaş Misafirhanesi (İstanbul)

Kurum bütçesinde gösterilmeyen 14 sosyal tesisten 2023 yılı sonu itibarıyla toplam 83.845.591,71 TL gelir elde edilmiş, 54.061.912,04 TL gider yapılmıştır. Sosyal tesisler, 2023 yılında toplam 30.157.790,19 TL kar elde etmiş olup 14 sosyal tesisten 1’i 2023 yılını zararla kapatmıştır.”

         Biz, emek-gücümüzü sermayeye, sermayenin uzantısı kişi ve kurumlara satarak, hem kendimizi, hem de bütün kurumlarıyla birlikte tüm toplumu üreten emekçileriz.

Bize ödenen ücretlerle kendimizin, eşimizin, yarın biz iş göremez duruma düşünce yerimizi alacak olan çocuklarımızın, geçimini sürdürmek çabası içinde olurken, bir yandan da gelecekte çalışamaz duruma düştüğümüzdeki gereksinimlerimiz için sigorta primleri ödedik. Bizler, hem kendimizin ve ailemizin yaşamlarını üretirken hem de gelecekte üretime katılamayacak hale gelince gereksineceğimiz değerleri ürettik ve bunları sigorta kurumuna yani devlete her ay sigorta primleri olarak emanet ettik. Yani, çalışma dönemimizde, hem günlük, hem de emeklilik yaşamımızı üretmiş olduk.

         Çalışma hayatımız boyunca bir kısmımız,yeterli bir ücreti elde edebilmek için sendikalarda örgütlendik, patronlar ile toplu sözleşmeler yaparak ürettiğimiz değerden kendi payımızı yükseltme mücadeleleri vererek yaşadık. Bu süreçte tüm işçiler, ister örgütlenmeyi başarmış ister örgütlenmeyi başaramamış olsun, patronlara karşı tek güçlerinin örgütlü olmak olduğunu ve kazanımlarının toplu sözleşme masasından geçtiğini başarı ve yenilgi deneyimleri ile açıkça görme şansı yakaladılar. Bu deneyimlerin birikmesinden ve aktarılmasından korkan patronlar, sendikalı işçilerin emekli olduklarında sendika üyeliklerini, kanun gereği diyerek yanlış bir uygulamayla düşürdüler. İşçiler, emekliliklerinde hiçbir örgütlü yapının güvencesi olmadan dımdızlak ortada kaldı. Bize bizden başka sahip çıkan kalmadı.

         Durum güncelde şöyledir: işçi emeklilerinin çalışanlarla tüm organik bağları yasal engellerle kesilmiş, emeklilikte ve çalışamaz duruma düştüğümüzde kullanılmak üzere biriktirdiğimiz ve devlete emanet ettiğimiz bütün sigorta fonlarımız, yağmalanmış, zimmete geçirilmiş, hükümete yakın çevrelere peşkeş çekilmiş, sermayeye ucuz krediler ve devlete ucuz borçlanma aracı olarak verilip tüketilmiştir. Bu fonlar üzerindeki yönetme yetkisi, denetleme yetkisi, yürütme yetkisi devletin ve sermayenin uhdesinde olduğundan dolayı işçiler bu konuda müdahil olamamıştır. Sonuç karşımıza, emekli olma yaşının uzatılması, prim ödeme gün sayılarının artırılması, sağlık giderlerinden, ilaçlardan ayrıca ücret istenmesi şeklinde türlü kısıtlarla çıkmaktadır. Emeklilerin yaşam giderlerini karşıladığı maaşlarının düşük tutulması, emekli maaşı bağlama oranlarının düşürülmesiyle her geçen gün daha da azaltılmaktadır ve bir lütuf gibi sunulan emekli maaşlarıyla emekli, aşağılanarak yaşamaya mahkum edilmektedir.

          Emekliler bu aşağılanmaya, defalarca örgütlenme denemeleri ile karşı durmaya çalışmışlardır. Buna rağmen, nesnel sorunlara çözüm üretecek ve sınıfsal tepkiyi örgütleyecek, mücadeleyi yönetecek, kendini kanıtlamış bir program ile hareket eden örgütlülüğe ulaşamamışlardır. Sermaye, sahip olduğu kurumsal yapılar, yasa yapıcı parlamentolar, politik partiler aracılığıyla, bu örgütlenmeye izin vermeyip, 30 yılı geçkin bir mücadele tarihinin yaşanmasına neden olmuştur.    

SENDİKALI-Sendikasız EMEKLİLER olarak Biz, bu aşağılanmaya son vermek için Mücadele ediyor ve bu görevi başarmaya talip oluyoruz.

Bu Görevi Gerçekleştirmek İçin Mücadelemiz:

  1. Emeklilere yapılan tüm ödemeler, onların çalışırken ürettikleri değerlerdir ve devlete emaneten verilmiştir. Emekliler, devletten lütuf ya da halen çalışanların ürettiklerinden bir pay istemezler. Kendi ürettikleri ve biriktirilen değeri talep ederler. Bu nedenle ilk aşamada: SGK’nın Yönetim Kurulu ve Genel Kurulundaki Hükümet ve işveren temsilcilerinin varlığına son verilmeli, SGK çalışanlar ve emeklilerin temsilcileri tarafından yönetilmelidir. SSK , Emekli Sandığı ve Bağ Kur’a ait olup satılan, devredilen kurum malları (hastaneler, ilaç fabrikaları, oteller, tatil kampları vb..) işçilerin yönetimindeki bu SGK’ya devredilmelidir. Her türlü sigorta pirim ve hakkediş ödeme miktarları, hükümet ve işveren temsilcilerinin olmadığı, işçi ve emeklilerden oluşan SGK tarafından belirlenmelidir.
  2. Çalışma hayatı bir bütündür. Stajyerlik, çıraklık ile başlayan, işçilik ile devam eden ve emeklilik ile sonlanan bir bütündür. Bu nedenle, çalışma örgütü olan sendika da bu bütünü içermek zorundadır. Sendika, stajyerden, emekliye tüm işçilerin ortak örgütüdür. Patronların çıkarına hizmet eden yasalar sebebiyle bugün, halen çalışan işçiler dışında sendikal örgütlülük yasaklanmıştır. İşçi, yaşamının ilk döneminde ve son döneminde örgütlülüğe yasaklıdır. İlk aşamada emeklilerin örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılması ve devamında bu emekli örgütlerinin işçi sendikaları ile bütünleşmesinin sağlanması esastır.
  3. İşçi sınıfının bütünlüğüne yaslanması gereken sendikal örgütlenme, stajyerinden çalışanına ve emeklisine, çalışma yaşamının tüm aşamalarını kapsar ve örgütler. Ancak bu şekilde oluşmuş sendikal örgütlenme ile her zaman bir bütün olarak hareket eden patronların karşısında bir varlık gösterilip, çalışma yaşamının tümü, toplu sözleşme masasına taşınabilir ve taşınmalıdır. Bu çerçevede emeklilerin gücü ve etkinliğinin, tüketim alanına değil, üreticilerin bütünlüğü içinde toplu sözleşme masasına yaslanması temel alınmalıdır. Çalışma yaşamının bütününün pazarlığı toplu sözleşme masasında yapılır.

Sendikalı ve Sendikasız Emekliler olarak bizler, işçi sınıfının meşru mücadelesinden aldığımız güçle, hak ve menfaatlerimizin korunması ve geliştirilmesini esas alan bir örgütlenme içerisinde mücadelemizi yükseltecek ve büyüteceğiz.

Sizleri de Emekli sendikalarına üye olmaya, mücadelemize katılmaya davet ediyoruz.

Emekliler,  “Sensiz Biz Bir Eksiğiz // Bizsiz Sen Tek Başınasın!

Bu yazı ” https://kozgazetesi5.org/okur-mektubu-butun-calisanlar-emekliler-emekli-dul-ve-yetimleri-cagrimiz-sizedir/ ” yayınlanmıştır.


[1] Sosyal Sigortalar Kurumu Tarihi 1946-1996, Tarih Vakfı Yayınları.

[2]  https://www.sgk.gov.tr/Content/Post/24A62093-24CA-4A18-81E1-F79300B94A49/Emekli-Kavrami-2022-05-15-05-12-26

https://www.sgk.gov.tr/Hakkimizda/Index/c4953319-ea98-439f-89e0-4b1cdddbed55/

[3] Sosyal Sigortalar Kurumu Tarihi 1946-1996 , S.109

[4] Sosyal Sigortalar Kurumu Tarihi 1946-1996 Kitabı, s.110

[5] https://www.oib.gov.tr/turkiyede-ozellestirme (19.01.2025)

[6] https://www.sayistay.gov.tr/reports/download/0wgvnjJglL-sosyal-guvenlik-kurumu (Erişim 18.01.2025)

[7] Sosyal Güvenlik Kurumu 2020 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu.

Yorumlar kapatıldı.