Cafer Güler
“Karar verme süreçlerinin belirleyici olacağı durumda sınıf, öznesiz kalsa da Saraçhane örneğindeki gibi mücadele edebilecektir. Bu da gösteriyor ki sınıf mücadelesinde sendika olarak üzerine düşeni yapması gerekenler, sınıfın gerisindedirler. Sendika dışındaki politik özne için bu durum daha hayatidir”
1 Mayıs 2024 öncesi sınıf mücadelesinin sendikal zeminine dair düşüncelerimiz, tertip komitesinin Saraçhane’de mücadele devam ederken ‘faaliyeti bitirme’ kararı ile canımızı acıtarak, öfkeli ve yarı yolda bırakılmış hissi yaratarak karşılık buldu. DİSK’in sınıfsal mücadele tarihindeki yeri düşünüldüğünde, “Bu kadarı da yapılmamalıydı” denilebilir ama sendikal bir örgütü aşan beklentilere de girilmemelidir.
Herkesin hissettiği eksik ortadadır, doğru bir akıl üretecek yapının olmaması, olanların da kitlelerden-sınıftan geride durmalarıdır. Biz, Soma katliamında Roboskili ailelerin Soma’da ölenlerin ailelerine yaptıkları dayanışma ziyaretine şahit olduk. Gezi’de, seçimlerde ve depremde sınıfın yan yana gelip birleştiğini gördük. Sürmekte olan Lezita grevinde, Kürtçe müzik eşliğinde halay çeken işçileri izledik. Filistin halkının mücadelesini desteklemek için birçok ülkedeki işçilerin, öğrencilerin yan yana gelişini hep birlikte takip ediyoruz. Tüm bu süreçlerde ve birçok benzerlerinde işçi sınıfının, politik öznesinden ileri olduğuna da şahit olduk. Ama sınıfın tüm öznel farklılıklarını örgütleyemeyen ve sadece işyeri sorunlarını önceleyen politik örgütler, toplumsal kesimlerin yaşadığı sorunları işçilere aktarmaktan çekinmektedirler. Büyük bir yanılgıyla işçilerin işyerinde yaşadıkları sorunlar üzerinden daha kolay örgütleneceği düşünülmektedir.
Kapitalizmin yarattığı göçmen sorununa, Suriye ve Irak’ı da kapsayan Kürt halkının ulusal taleplerini yok sayan savaşa, kimlikleri yüzünden baskıya uğrayan kesimlere ve Filistinlilere yapılan soykırıma değinmeden sınıf mücadelesi örgütlenemez. Saraçhane, sendikalist bir zeminde olan politik öznelerin durumunu da ortaya çıkarmıştır. Yapmamız gereken politik yapılar ve DİSK’in ‘ideolojik sapmasını’ tespit edip doğru bir akıl ile yola devam etmek olmalıdır.
1 Mayıs’a bakıp tertip komitesinin eksiklikleri, ortak hareket edememeleri, yan yana gelememenin yanında birlikte belirlenen programdan da uzaklaşmaları, özellikle DİSK’in tek başına öncü rolüne bürünmesi (CHP ile yakınlaşarak ve salt ekonomik taleplerle olamayacağını söyleyelim) ve KESK’in üyelerini örgütleyememesi sonucu alana getirememesinin tümü tartışılabilir. Ama bunlara yol açan akıl konuşulmadan gerçek bir çözüm bulunamayacaktır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, tertip komitesi yürümekten vazgeçtiğinde de sendikaların üyelerinin çoğunluğu alanı terk etmemiştir. Yani karar verme süreçlerinin belirleyici olacağı durumda sınıf öznesiz kalsa da Saraçhane örneğindeki gibi mücadele edebilecektir. Bu da gösteriyor ki sınıf mücadelesinde sendika olarak üzerine düşeni yapması gerekenler, sınıfın gerisindedirler.
Sendika dışındaki politik özne için bu durum daha hayatidir. Politik teorik akıl -özne- sendikalist bir zeminde kalmakta ve bilimsel olmayan Marksizm’e dayanmaktadır. Şu anki zemin, sendikalizm, radikal demokrasi, anarşizm, kaba materyalizm, ütopik sosyalizm olabilir ve bu vahim duruma içerlesek de sosyalist yapıların bu tariflerden daha ileri bir zeminde olmadıklarını söylemek durumundayız.
Politika, önümüzde gördüğümüz somut bir olaydan çıkılarak yapılacaktır. Özellikle belirtelim, mevcut haliyle DİSK, sınıf mücadelesindeki tarihsel varlığının tabutuna son çiviyi çakmıştır. Elbette ekonomizm zemininden kurtulduğunda ve önderlerin teorik aklı değiştiği ölçüde, sınıfsal mücadeledeki yerini alma ihtimali olacaktır. Bugün ise Saraçhane, ‘örgütsel ve teknik sorunlar’ denilerek geçiştirilebilir ve açıklanabilir olmaktan çok uzaktır.
Kim inkâr edebilir ki bu politik-pratik durumların teorik-yöntemsel bir akılla-bakışla ilişkisiz olduğunu. “Teori olmadan pratik olamaz” sözü günümüzde oldukça yüzeysel olarak anlaşılmaktadır. Pratiksiz teorinin olabileceği ve bu durumun, entelektüel, yaşamdan kopuk ‘felsefi’ bir çalışma olacağı düşünülmekte, bu yanlışlığı aşmanın da eklektik bir teori-pratik birliği tarif etmekle mümkün olduğu sanılmaktadır. Bu nedenle de Saraçhane, ancak salt pratik-politik sonuçları üzerinden değerlendirilmektedir. Oysa yapılması gereken pratiği tanımlarken teoriyi ve teoriyi de benzer şekilde pratik ile anlatabilmektir. Söylemek istediğimiz eklektik bir birleştirme yapmadan anlatabilmenin yolunun, aynı anda ve aynı zamanda tek bir şey üzerinden gerçekliğin anlaşılabilmesinden geçtiğidir.
Bitirmeden Saraçhane’de olana dair gözlemimizi de belirtelim. Türkiye özelinde 1 Mayıs’ın Taksim’de yapılması doğru bir karardır. Tarihselliği, simgeselliği ve burjuvazi ile sınıf savaşımında belirleyici hale gelmesi gibi sebepler göz önüne alındığında, sonuç ne olursa olsun Taksim mücadelesi sürmelidir. Tertip komitesinin Saraçhane’ye çağrı yapıp Taksim için mücadele edileceğini belirtip sonrasında barikatları zorlayanları alanda bırakıp yürümekten vazgeçmesi unutulmayacaktır. Önümüzdeki süreçteki tepkileri hep birlikte göreceğiz. Saraçhane, ‘gerçekliği herhangi başka bir şeyden daha parlak aydınlatan bir şimşekti adeta’.
Taksim’e çıkartmamak için tüm ulaşım araçlarını iptal eden valiliğin, Yenikapı’yı açık bırakması, izinli alanda bir miting olacakmış gibi kontrol noktaları kurması, bu noktalarda birkaç olay dışında zorluk çıkartmamaları ve Saraçhane’de daha önceki 1 Mayıslara oranla sert davranmamaları gibi olaylara bakınca çift taraflı bir anlaşma görüyor gibiyiz. Devrimci grupların barikatı zorlaması tertip komitesinin duruşunu açığa çıkartmıştır ve bu grupların alanda yalnız bırakılmalarının muhasebesi de ilerde yapılacaktır. Bunların dışında Anayasa Mahkemesi kararına yaslanmak veya CHP’nin mahallesinde gezinerek burjuva muhalefetin tutumunu değerlendirmek bizim tarafın işi değildir. Bizim burjuvaziyle temasımız ancak sınıf savaşımında örgütlenmeyi sağlayacak ve burjuvaziyi teşhir edip zora sokacak durumlar olabilir.
Sonuç olarak bilimsel Marksizm’e yönelik teorik çalışma ile politik yapıların değinmeye çalıştığımız yüzeysel akılları gün yüzüne çıkarılmalıdır. Marksist bilimsel kuramdan uzak olan sendikaların ve politik yapıların doğru bir pratik sergilemesi beklenemez. Marksist teoriden uzaklaşıldıkça her tür taktik hata, cürmünü aşarak ilkesel yanlışları oluşturmaya başlar. Böyle anlarda sorgulama mutlaka taktiksel eylemi aşan bir kuramsal çerçeve içinde yapılmalıdır. Ve bu, metayı, değer yasasını, özne-nesne ilişkisini, yeni insanı, kapitalist ve sosyalist üretim ve insanların bilincine dair çoğaltılabilecek konuların anlaşılmasıyla mümkündür. Aynı zamanda gerçekliği anlamaya yönelik yöntemsel bakışın sorgulanmasına dair tartışma da yapılmalıdır.
Sınıf savaşının eksik olan öznesini oluşturabilecek süreç ancak böyle bir çabanın sonucu olabilecektir.
Bu yazı: https://sendika.org/2024/05/1-mayis-2024-sinif-mucadelesi-sarachaneden-taksime-teorik-politik-durumumuz-705505 sitesinde yayınlanmıştır.
Yorumlar kapatıldı.